30 Ocak 2016 Cumartesi

BABAMIN KORE ANILARI - 7 -



Bu minik kutu Kore'den mi, Japonya'dan mı bilemiyorum. İki farklı
resim var o yüzden iki tarafının da resmini çektim.


" Benim çadırım tek kişilik bir oda gibiydi. Üstünde kaput bezinden bir astar vardı. Girişte antre gibi bir bölme de vardı. Bir de su bidonu vardı ki, güneşte ısınıyor, onunla banyo yapıyordum. Söylendiğine göre hareketli savaşlarda birkaç kez düşman askeri bazı subayları uyurken uyku tulumuyla sırtlayıp götürmüş. O yüzden tabancamı uyku tulumunun içine koyuyordum, bir tehlike anında fermuarı açmak, botların uzun bağcıklarını bağlamaya uğraşmak mümkün değildi. 

Fakat ilk Tokyo iznimde fırtına çıkmış ve çadırımı yıkmış, arkadaşlarım eşyalarımı mesai çadırına taşımışlardı. 

Daha sonra iki kişilik çadırda kaldım. Arkadaşım "Ölü Cahit" lakaplı, Cahit Berk'di. Akşamları arkadaşlarının yanına gidip, iskambil oynar, ben uyuduktan sonra sabaha karşı gelirdi. Ben kalktığımda da uyuyor olurdu:)




Cephede 3 tabur vardı ve en kritik bölgesi KUM KALE bölgesiydi. Orada düşmanla karşılıklı siperler arası 10 - 12 metre kadardı. Kum torbasından sığınaklar yapılmış, mazgallar arasından iki taraf birbirini gözetliyordu. 

Birlik değiştirmeye iki, üç gün kala, düşman askeri, bir eri, miğferini delen bir kurşunla, alnından vurarak şehit etti:( :(   2. tugayda yeni gelen kim ise bütün işler 'yeni gelin geldi' denilerek ona yıkılırmış. Arkadaşlar ben gelince de "yeni gelin geldi, işleri o yapar, biz artık rahatız " diyerek tüm işleri bana yıktılar :) 

Keşif kolları çıkarılması, birliklerle komşu birlikler arası koordinasyon, hava raporlarının alınıp verilmesi, periyodik istihbarat raporları, günlük parolalar (şahıs, araç tanıtma, kıtaların ön hattının tanıtılması, alınıp yayınlanması vs.) hepsi bana aitti. 

Tugayımız 25. USA piyade tümenine bağlıydı.  Hala hatırlarım istihbarat G2' ydi ve şube telefon numaramız 62' ydi.  (six - two) ;)

Telefonda  

"Hello. This is captain Dural. No casualties, no damage....." 

(Alo, ben yüzbaşı Dural. zaiyat yok, hasar yok...)

gibi  Amerikalılara rapor verirdim..."

Resme tıklayıp büyültürseniz babamın sağ tarafında bir tabelada G II yazıyor











15 Ocak 2016 Cuma

BABAMIN KORE ANILARI - 6 -

" Ekvator'u geçtikten sonra kuzeye döndük,  Siyam körfezini boydan boya geçtik. Siyam'dan yine asker aldık. Körfezden çıktıktan sonra, yine büyük bir fırtınanın gelmekte olduğu haberi geldi. Gemimiz rotasını kuzeye doğru değiştirdi. Pusan'a on saatlik yolumuz kalmıştı ki, bir uçak geldi, düşman uçağı sanıp telaşlandık ama değilmiş. Rahat bir nefes aldık.


2 ww  usa plane ile ilgili görsel sonucu


6 Temmuz 1952  sabahı
Nihayet Güney Kore'nin başkenti Pusan limanına vardık. 

Gerekli formaliteler için gemide beklerken denizi seyrettik. Pırıl pırıldı, dipte kum, balıklar görünüyordu. Para atıyorduk, çocuklar dalıp çıkartıyordu.


children jumping sea coins for tourists ile ilgili görsel sonucu

Torbalarımızı alıp merdivenlerden indik ve doğruca tren garına gittik. Tren hattı boyunca tel örgüler vardı. Siviller tel örgülere yaklaşınca  askeri polis (MP) onları uzaklaştırıyordu. Oniki yaşlarında bir erkek çocuk tele yaklaştı. MP yaklaşana kadar Türkçe olarak

"Abi, beni birliğinize götürür müsünüz?"

diye yalvardı. Anlattığına göre kimsesi yokmuş, boğaz tokluğuna mutfakta patates, soğan doğrama işlerinde çalışarak Türkçe öğrenmiş. :( Savaşın özellikle çocuklar için ne felaket bir şeydi:( Öğleye doğru tren hareket etti. Bir köyde durdu. Ben nöbetçi subayıydım. İnip ne olduğuna baktım. Tren iki çocuğu ezmiş, paramparça etmişti :( ama etrafta ne ağlayan, ne bir kalabalık vardı. :( köyde normal hayat devam ediyordu. :(  Yarım saat sonra yola devam ettik ama o çocukların görüntüsü 50 yıl gözlerimin önünden gitmedi:(

Son istasyondan kamyonlarla ordugah bölgesine gittik. Orada hazırlanmış olan şişme yatak, portatif karyola, sivrisineklere karşı cibinlik, Amerikan askeri üniforması, uyku tulumu. battaniye vs. gibi şeyleri sırtladık ve kılavuzumuzun ardından muhabere (savaş) idare yerindeki çadırlarımıza gittik.



Marilyn Monroe da Kore'ye ABD askerlerine moral vermek için gelmiş. 
Babam hiç bahsetmediğine göre şanslı değilmiş:)


Not: Fotoğraftaki çocuklar da Endonezya'da turistler için denize atılan paraları çıkartıyorlarmış.









  

5 Ocak 2016 Salı

BABAMIN KORE ANILARI - 5 -

Sevgili arkadaşlar ve de okurlar. Rahmetli babamın Kore hatıralarına devam ediyorum:

Fotoğrafta babam, miğfersiz olan. Nedenini de yazmış: Yerde harita varmış ve  harita rüzgarda uçmasın diye miğferini üzerine koymuş.



fotoğrafa tıklayınca büyültebilirsiniz....

Fotoğraftaki diğer askerlerimizin isimlerini de yazmayı ihmal etmemiş kendi el yazısıyla.

General Sırrı Acar 1964'de vefat etmiş. Yarbay Vahit Şelimen hakkında google'da tıkladım ama bir bilgiye rastlayamadım. :(



" Giderken Aden'e uğramadık. Sri Lanka (Seylan adası)nın başkenti Kolombo limanına demir attık. Kıyıdan itibaren yemyeşil, yüksek ağaçlarla dolu bir adaydı. Şehir ağaçlar arasında adeta kaybolmuştu. Yine gemimizin çevresini kayıklar sardı. Muz, hindistan cevizi ve ananas bolluğu hala gözlerimin önündedir. O yıllarda ülkemizde böyle meyveler nadir bulunuyordu. Bir de ahşap aslan, kaplan bibloları satılıyordu. İki tane kendime, iki tane de kayınbiraderime aldım.  Gemicilerin ağızlarının kırmızı kırmızı olduğunu görerek şaşırdık. Meğerse çiğneme tütünü yüzünden öyleymiş. :) Oradan aldığı Seylan çayını dönüşte kayınvalideme götürmüştüm ve çok beğenmişti. Karaya beş, on subay çıktı, kısa süre sonra döndüler.  Kolombo'dan kalktıktan sonra büyük bir fırtınanın yaklaştığı haberi aldık. ABD'de fırtınaların ismi vardı. "Şu isimli fırtına, saatte şu kadar hızla, şu yönden geliyor diye.Gemimiz fırtınaya yakalanmamak için rotasını değiştirdi. "